Sayfalar

gezi parkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezi parkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haz 2013

ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ

Bu filmi yada kitabı duymayan yoktur diye düşünüyorum. özellikle benim kuşak ve civarı :)
Bugün özellikle okumayan gençlerimiz için bir el atmak istedim...
 
İlk önce filmini izledim daha sonra kitabına denk geldiğimde hemen aldım :) Fakat kitabım kimde şimdi bilmiyorum.
Hey sen kitabımı kime verdiysem geri getir. Kitaplarım benim için çok değerli çünkü :(

19 Haz 2013

BREZİLYADA 10 CENT İÇİN AYAKLANMA

 
Biz bu güne kadar iyi bile sabretmişiz.
 Bugünkü haberleri hepiniz duymuşsunuzdur . Brezilyada metro ve otobüs biletlerine yapılan 10 centlik zam için ülke ayaklandı.
Şimdi biz bu durumda ne oluyoruz anlayamadım.
Yıllarca yok olan yada cebe indirilen paraların yerine hep bizden kesinti bekledi hükümetler.
Sıkalım dedik her defasında kemerleri. Sıktık da ne oldu peki artık kemerde delik delecek yer kalmadı.

16 Haz 2013

EVE SERVİS BİBER GAZI - GÜLSE BİRSEL

9 haziran 2013 tarihinde yayınladığı köşe yazısı.


Malumunuz Nişantaşı civarı, her konuda eve servisin merkezidir. Erzaktan envai çeşit gıdaya, bilgisayar teknik servisinden DVD filme, her şeyi ayağınıza getirtebilirsiniz. Bu hafta bu konuda bir çığır açtım ve evde biber gazı yedim!

Akaretler-Maçka bölgesine üç gece üst üste öyle yoğun bir gaz atıldı ki, uzun saatler göz gözü görmedi. Pencereler kapalı olmasına rağmen, biber gazı evlerin içine yerleşti. Pazar sabahı, bir saat yağmur yağdıktan sonra, ev biraz havalanır belki diye camı açtım, ne mümkün, hâlâ havada ağır biber gazı kokusu vardı.
Aynı gece, geç saatte, (belli ki eylem-şu-bu konusunda hiçbir şey bilmeyen, okuldan kaçmış havasında) 10-15 kişilik genç bir grup, polisten kaçarak çil yavrusu gibi etrafa dağıldı. Aralarından, sanki öğretmene yakalanmamak için “Ay geliyo ay geliyoo” diye çığlık atarak kaçışan 17-18 yaşlarında üç şortlu ve babet ayakkabılı kız, biraz geride kalıp, bir köşeye saklandılar. Derken sokağa 50-60 kişilik bir polis grubu girdi. Ve kızları görünce, ne yazık ki içlerinden iki kişi gidip hususi olarak kızlara biber gazı sıktı. Dayanamayıp, o gazın içerisinde pencereyi açıp polis grubuna “Yeter artık gaz atmayın yaa” diye seslendim. Çok genç bir polis kafasını kaldırıp, bu dumandan göremediği,
irbirimize karşı öfkelendirmek, şiddete, sopaya, “ver coşkuyu ver coşkuyu” yapmak var ya, işte hainlik o!
Özal ne yapardı?
Sokaktakilerin bir kısmı, en genç olanlar bilmiyor ama ben yaşadım Özal’lı yılları.
Birçok hatası olmuştur, eleştirilebilecek pek çok hareketi olmuştur muhakkak.
Ama onun rahat, birleştirici, sempatik söylemini fena halde özlediğimi itiraf etmeliyim.
Bence bu eylemler onun döneminde olsaydı, kendi seçmenine sanatçıları, gazetecileri, diğer siyasetçileri yuhalatmazdı. “Yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” diye bağıran, muhtemelen AK Parti’ye oy verenleri de çok utandırmış marjinal grubu hemen susturup, “Ayıptır, sakın ha, böyle laf duymayayım, bu ülkede hepimiz kardeşiz” derdi.
Ve bence ‘Tonton’, bermuda şortunu çeker, Semra Hanım’ı alır, aniden Gezi Parkı’na giderdi!
Çimlerin üzerine bağdaş kurup oturur, oradan bir simit alıp yerken etrafına gençleri, sanatçıları toplayıp sohbet ederdi. Ne istediklerini sorardı. Muhtemelen de sonunda ayağa kalkıp, kameralar ve eylemciler karşısında, “Peki o halde, madem gençler böyle diyor, vazgeçtim kışladan, ben de burayı daha güzel bir park yapacağım, arada biz de geliriz değil mi Semra Hanım?” der, alkışlarla parktan ayrılırdı.
Oylarına oy, gönül puanlarına puan, borsaya yükseliş katarak, tansiyonu düşürerek, kutuplaştırmayarak, yüreklere su serperek... 
Öyle böyle, ama tatlı adamdı.
Türkiye ikiye ayrılır!
Ama…
Şu etnik kökenden gelen / bu etnik kökenden gelenler diye değil.
AKP’ye oy verenler / vermeyenler diye değil.
Gezi Parkı’na gidenler / havaalanına gidenler diye değil.
Tencere tava çalanlar / çalmayanlar diye değil.
Namaz kılanlar / kılmayanlar diye değil.
İçenler ve içmeyenler diye değil.
Türkiye’de bu iki gruba ait insanların birbiriyle derdi, kavgası yoktur. Akrabadırlar, arkadaştırlar, komşudurlar, hatta belki evlidirler. Birlikte çay bahçesinde otururlar, maça giderler, ağaç dikerler, hatta birlikte kandil kutlarlar. Bu ülke zaten bu insanların el ele tutuşmasıyla kurulmuştur ve öyle yaşamayı hayal eder.
Türkiye, sadece ve sadece şöyle ikiye ayrılır: 1) Bu rengârenk barışçıl çoğunluk  2) Şiddetsever, öfkeli, kendi gibi olmayanın kafasına vuran, ‘ötekiler’ diye bağıran, kutuplaştıran, bölen, söven az sayıda agresif!
Uymayın kardeşim bu agresiflere! Uymayın ‘biz’ ve ‘onlar’ diye ikiye bölenlere! Uymayın bir grubu yüceltip öbürüne isim takanlara! Uymayın bizi yüzdelere ayıranlara! Biz hepimiz birbirimizi biliriz kardeşim.
Sağduyu ve birlik beraberlik çağrısı yapmak niye bana düştü bilmiyorum. Ben bir komedi yazarıyım yav.
Ama mesela başbakan filan olsam… Bunları söylerdim…
Ne kışlaymış arkadaş!
Topçu Kışlası’nın tarihi değeri vardır da şudur da budur da. 
Olsa da olmasa da yapılacak bina o kışlanın çakması! Hadi daha kibarını söyleyeyim, replikası.
Bizim sette de İstiklal Caddesi’nin bir kopyası var! Şimdi biz Eyüp’e tarihi İstiklal Caddesi’ni mi yapmış oluyoruz? Yooo. 
Yapmayıverin kardeşim. Bu kadar mı önemli?
O kışlanın tarihi var da bu parkın yok mu? 70 yıllık yer. Şehrin hafızası, anıları var orada. Bu son olaylarda da çevrecilik için, demokrasi ve hak-özgürlük talebi için ayrıca bir sembol oldu. Ben başbakan olsam, uyanıklık yapıp hemen sahiplenirim bu anıyı. Derim ki “Türkiye’de eskiden sokaklara dökülmek filan zordu, bakın refah ve demokrasiyi nerelere getirdik ki, Batı’daki gibi muhalif/demokratik/özgürlükçü eylemler oluyor. Biz kışla projesini bırakıp, demokrasinin geldiği seviyenin sembolü halini almış bu parkı daha da güzelleştirip ‘Gezi ve Özgürlük Parkı’ ismiyle halka açacağız.”
Ne kaybeder? Ne kazanır? Sizce?
DİKKAT: Hâlâ Twitter hesabım yok! Takipçi sayısı 500 bine ulaşmış hesap da diğerleri de çakmadır. Artık yasal işlemi başlatıyoruz. Şunları takip edip durmayın gözünüzü seveyim. Twitter hesabı açmaya karar verirsem, bu köşeden haberini vereceğim.

YORUMSUZ

Günaydınlar. Sabah kalktığımda bloguma baktım ve 1 kişinin eksildiğini gördüm. tabii çok takipçi olmayınca  az çok kimler vardı diye tahmin ediyorsunuz. Muhtemelen dün yayınladığım Yılmaz Özdil yazısından kaynaklı bir ayrılış bu. Yalnız anlayamadığım ayrılan kişinin kendi yayınladığı yazıları hiç görmüyormu. Her yayınladığı yazıyı sonuna kadar okuyup kendimi yanlış gelen şeye yorum yazmayarak lendimi durdurdum. Bu onun doğrusuydu. 37 yıllık yaşamımda öğrendiğim şeylerden biri .Kimsenin doğru düşüncesini değiştiremezsin. Bana göre o yanlış olabilir ama ona göre doğru. Ama ben nasıl saygısızlık yapıp ona yorum yazımadım . Herkes kendini belli ediyor . Ben Gezi parkı olaylarının ilk gününden tepkimi ortaya koydum. bazen direkt bazen post arasında dokundurarak.
Bari çıktığını bana bildirmiş olsaydın çok sevinirdim. Çünkü sen olup olmadığından emin olmak için kaç kere listeme baktım sırf yanlışlık yapmamak adına. Neyse kalan sağlar bizim olsun.
Şöyle birde durum var ben körü körüne bir tarafa bağlı değilim. Gezi parkı için yapılan herşeyi de onaylıyor değilim. Bazı uç kesimler var ki bu iki tarafta da var kimse inkar etmesin. Ben şunu tekrar söylüyorum ben haksızlığa karşıyım. Ve beğendiğim yazıları yayınlarım. Ben nasıl size karışmıyorsam sizde bana karışamazsınız. Ben çok aşırı bir insan da değilim .
Ama haksızlk olan yerde de suskun kalamıyorum kimse kusuruma bakmasın. Evet bu olaylar ağaçlarla başladı. Kimi hala ağaçlar için devam ettiriyor, kimi bu ağaçları savunurken yapılan haksızlıklara da değindi, kimi olayları çok başka yerlere getirdi. Biz bir toplumuz herkes kendi içinde fikir ayrılığına düşecek ama önemli olan sonunda usulüne uygun bir noktada birleşmek.
 
Pek birleşici olacağını sanmıyorum. Çünkü birleştici olması gereken kişi olayları daha da alevlendiriyor. Geçen günlerde Gülse Bİrselin yazdığı bir yazı aklıma geldi . Bulup birazdan onu size yayınlayayım.
Ay kafam karıştı sinirlerim hafif kabardı. Benim düşüncelerim bunlar . Hala ağır konuşmuyorum. Sensin demiyorum. Körü körüne nasıl bağlısın demiyorum. bu senin inancın nasılki benim inancımı değiştiremezsin. Ama keşke İstanbul da olsam da kendi gözlerimle tarafsız olarak olayları görebilsem . Tek üzüntüm bu.
Sağlıcakla kalın. Bu düşüncelerim için benim takipcim olmakdan vazgeçen arkadaşlar bir zahmet bilgi verirlerse çok sevinirim...

15 Haz 2013

Yılmaz ÖZDİL

Öyle ecdat tanımıyoruz filan deniyordu...

 Çapulcuları ikna etsin diye Kanuni’den ricacı oldular
“Gezi Parkı’nda şöyle olmuş böyle olmuş, ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik” dediler.

*
Çadırları tutuşturdular.
Ülkede yangın çıktı.
*
Tomalarla saldırdılar. Gaz bombaları attılar. Hatta evlere bile, pencerelerden içeri attılar. Plastik mermi sıktılar. Çapulcu dediler, vandal dediler, marjinal dediler, faiz lobisi dediler. Bunlara destek verenler aynı familyadan dediler. Devam ederseniz, anladığınız dilden konuşuruz dediler. Bedelini ağır ödeyeceksiniz diye tehdit ettiler. Ümüğünü sıkarız dediler. Yurttaşlara resmen “düşman” dediler, bu olaylarla dost’u düşman’ı gördük dediler. Twitter’ın bela olduğunu, tweet atanların ahlaki nasibini almamış tipler olduğunu söylediler. Tencere tava hep aynı hava dediler. Yurttaşın karşısına yurttaşı dikmeye kalktılar, zor tuttuğumuz yüzde 50 var dediler. Yol ver geçelim, Taksim’i ezelim pankartı açtılar. Gezi parkından sonra Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah dediler. Penguen gösterdiler. Gerçekleri gösteren Halk TV’ye, Ulusal Kanal’a ceza yağdırdılar. Yabancı haber ajanslarının muhabirlerini fırçaladılar. Sivil polislerin eline sopa verdiler, sanki olaylara tepki gösteren mahalleliymiş gibi, çocuklarımızı dövdüler. Çok zekiler ya... Her gün bir otobüs polisle nöbet tutulan ABD Büyükelçiliği’nin etrafından çekildiler, gençleri kovalıyormuş ayaklarıyla, elçiliğe doğru sürdüler, elçiliğe taş atacaklarını sandılar, avuçlarını yaladılar. Türk bayrağı taşıyan kızı saçından sürüklediler. Tekerlekli sandalyesinde Türk bayrağı sallayan yurtsevere gaz sıktılar, tazyikli su sıktılar. İki bine yakın genci gözaltına aldılar. Sosyal medya suçu icat ettiler, üniversitelilerin evlerine baskınlar yaptılar, terörist gibi topladılar, fişlediler. Denize düşen yılana sarılır, bunlar “yalana” sarıldılar... Erasmus değişim programıyla okumaya gelen yabancı öğrencileri “dış mihrakların ajanlarını yakaladık” diye tutuklamaya kalktılar. Çapulcuların uluslararası “Zello örgütü”ne mensup olduğunu iddia ettiler. Halbuki, akıllı telefonlara indirilen basit bi haberleşme programıydı, Nazlı Ilıcak bile dayanamadı, kendi telefonunda Zello programı olduğunu söyledi, ben bu örgüte dahilim dedi! Bir delikanlı ezilerek, bir delikanlı kafasına kurşun sıkılarak, bir delikanlı kafatası kırılarak öldürüldü. Plastik mermiyle gözü çıkanlar oldu. Biber gazı kapsülleriyle testisleri parçalananlar oldu. Yakın mesafeden, hedef gözeterek atışlar yüzünden 43’ü ağır 4 bin 177 kişi yaralandı. Polisler hakkında kitap yazdığı için hapse tıkılan gazeteci Ahmet Şık’ı kafasından vurdular. Can güvenliği yok, gelin çocuklarınızı burdan alın diyerek, kıyım korkusu yaşattılar. Komiserimiz gençleri kovalarken, inşaatı devam eden köprüden düştü, şehit oldu. “Şehit ettiler” denildi. Sanki o gençler vurmuş, öldürmüş gibi gösterildi. “Kardeşim, bu ne biçim belediye çalışması, inşaat halindeki köprünün etrafında neden güvenlik bariyerleri yok, aynı yerden çoluk çocuk da düşmez mi, komiserin hayatını kaybetmesi belediyecilik ihmali değil mi?” diye hesap soracaklarına... Kovalanan gençleri “katil”miş gibi damgaladılar. Gezi parkında barınan 9 kedi, 2 köpek öldü, gazdan... 100’e yakın kuş toplandı yerlerden... Kuğulu parkın kuğularını zor kurtardı çapulcular... Gezi parkı sidik kokuyor dediler. Birçoğu büyük abdestini oraya yapıyor dediler. Sanatçılara hakaret ettiler. Korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Tahrik ettiklerini, nefret suçu işlediklerini öne sürdüler. Açıkça tehdit savurdular. Bunlara iş vermeyin, televizyon dizilerinde ambargo uygulayın dediler. Halkı isyan ettirmek için, tiyatro oyunuyla prova yapıldığını bile söylediler. Şehirler yağmalandı dediler. Başörtülü bacılarıma saldırıldı dediler. Camide içki içildi dediler. Camide toplu seks yapıldı dediler. Türk bayrağı yakıldı dediler. Avukatları tutuklamaya çalıştılar. Kapkaççılar gibi ittire kaktıra gözaltına aldılar. Ellerinden geleni, artlarına koymadılar.
*
I-ııh... Başaramadılar.
*
Allah’ın tokadı yok... Biz öyle ecdat tanımıyoruz filan deniyordu, çapulcuları ikna etsin diye Kanuni Sultan Süleyman’dan ricacı oldular!
*
Çünkü, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Parklardayız, caddelerde, bulvarlarda...
Sen, çıkmaz sokakta.

14 Haz 2013

Continuum

 
 
2077 den birden 2012'e geldiğinizi sevdiklerinizden istemeden ayrıldınızı. Çok tehlikeli teröristlerin peşinde olduğunuzu adalet sağlamaya çalıştığınızı bunu yalnız başınıza yaptığınızı düşünün. Bu diziyi izlemediyseniz mutlaka başlayın henüz 1 sezonda .
Şu zaman yolculuğu gerçek olsa keşke ne güzel olur. Neler değiştirirdik dimi. Gezi parkı dayan 18. gün.  

12 Haz 2013

ORTADA

Başkomutan Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün emridir:

“Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

10 Haz 2013

VE ARTIK SUSMAK YOK

Halk olarak davamızın arkasındayız. Ama biz bunu seviyesizliğe indirip şu şöyle bu böyle demiyoruz. Burası benim alanım ve ben elimden geldiği kadar kendi hakkımı koruyacağım.
1 hafta sessiz kaldım. Kaldımda ne oldu ??? Almış başlarını yürümüşler. Zor tuttum kendimi. Biz din yada başka bir şeyin peşinde değiliz. Elhamdülillah hepimiz müslümanız . Ben açık bir bayanım ama 5 vakit namazımı kılar ve ramzanda yada diğer günlerde orucumu tutar, ölülerimle kendime yasin okuyup yollarım. Bunları nedenmi söylüyorum. Çünkü siz söyletiyorsunuz. İbadet gizli yapılır ama sizler öyle bir izlenim yaratıyorsunuz ki sanki meydandakilerin hepsi dinsiz. Değiliz. Hangimizin daha doğru olduğunda mahşer günü hesap verirken göreceğiz. Ben yapılan haksızlığa karşıyım. Bir kesimin cebi dolarken bir kesimin aç olmasına karşıyım. Son dönemde emekli olan vatandaşın asgari ücretin altında ücret almasına karşıyım. Asgari ücretin ancak kira ve sabit giderleri karşılarken 3 çocuk diyen bir zihniyete karşıyım. Sizler refah içinde yaşarken benim gariban halkım çocuğuna yiyecek ekmek bulamıyor ben buna karşıyım. Ben dini lidere karşı değilim ama dini lider halkın bütününü değilde belli bir kesimi düşünüyorsa işte ben buna karşıyım. Sustuk sustuk nereye kadar. Ben kimseyi savunmuyorum. Siyasete kafam basmıyor basmayacak da çünkü ben yalan dolanı sevmiyorum. Pek çok parti değiştirdim ama baktım ki hep aynı. Bırakın artık siz siyasi liderliği . Ne koltukmuş bu Allahım . Bırakın artık her yerde gençler olsun . Of of daha da yazacağım artık susmak yok. Yemek de yaparım el işi de yorumda kimsleer tutmasın beni artık.

9 Haz 2013

DİRENİŞ HEMDE NE DİRENİŞ :)

Sanırım sözün bittiği yer burası. Ellerinizden öpüyorum...

Sivas-İmranlı Arık Köyü'nden direnişe destek.

2 Haz 2013

TÜRKİYE GEZİ PARKI İÇİN AYAKTA!

Ne olacak bu halimiz bilmiyorum ?
Uzun yıllardır Tv ve özellikle haber izlemiyorum çünkü her haber insanı kıran , üzen ve yıpratan kötü haberler ile dolu. Bu tarz şeyleri gördüğümde yada haberdar olduğumda iyi izlemiyorum diyorum.
Bir çok bloger arkadaşım gibi ben de bir süre ortalık yatışıp sakinleşene kadar post yayınlamayacağım.
Aşağıdaki haber ise İzmitimin direniş haberi...
Sağlıcakla kalın... 

Gösteriler diğer şehirlere sıçradı (Taksim Gezi parkı olayları)


İZMİT SABAHA KARŞI KARIŞTI: 50 GÖZALTI

İstanbul'daki Taksim Gezi Parkı'nda göstericilere polisin biber gazlı müdahalesine tepki olarak İzmit'te Cumhuriyet Meydanı'nda dün saat 19.00'da gerçekleştirilen protesto gösterisinde sabaha karşı olaylar çıktı. 4 bin dolayında kalabalığın, sabaha karşı AK Parti binasına yürümek istemesi üzerine polis, tazyikli su ve biber gazı kullanarak göstericilere müdahale etti, 50 kişi gözaltına alındı.

İzmit'te ilk protesto diğer illerle birlikte dün saat 19.00'da gerçekleştirildi. Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan ve sayıları önce 500 civarında olan eylemci burada pankartlar açıp çeşitli sloganlar atarak hem Taksim'deki gösterilere destek verdi, hem de polisin sert müdahalesini ve hükümeti protesto etti. Bir ara sayıları bini aşan kalabalık daha sonra dağıldı. Ancak gece yarısına doğru sosyal paylaşım sitelerinden yapılan duyurularla aynı yerde yeniden toplanmaya başlanıldı. Saat 24.00'dan itibaren kalabalığın sayısı bir anda yaklaşık 4 bine ulaştı. Sık sık İstiklal Marşı ve 10. Yıl Marşı'nı söyleyen kalabalıktaki bazı gruplar arasında Ak Parti il binasına yürüme konusunda tartışmalar yaşandı. O ana kadar çevrede sivillerin dışında resmi kıyafetli polise rastlanmadı. Kocaeli Üniversitesi'nin kent merkezinin yaklaşık 10 kilometre uzağında olan Umuttepe Kampüsü'ndeki yurtlarda kalan öğrencilerin de Cumhuriyet parkı'na gelmek istedikleri, ancak orada önlem alan polis ve özel güvenliklerin dışarı çıkmalarına izin vermediği anlaşıldı. Saat 04.00 sıralarında ise kalabalık bir anda hareketlenerek Perşembe Pazarı mevkiinde D-100 karayolu kenarında bulunan AK Parti İl binasına yürümek için harekete geçti.

O ana kadar çevrede görünmeyen Çevik Kuvvet ve diğer polis ekipleri, hem Hürriyet Caddesi'nde, hem Dolphin AVM önündeki yolda ve AK Parti il binasının önünden geçen D-100'e paralel yan yolda önlem aldı. Kalabalık birkaç noktada güvenlik güçleri barıkatını aşmaya çalışırken, polisin tazyikli su ve biber gazlı müdahalesi ile ortalık bir anda karıştı.

Kalabalık yola çöp konteynerlerini devirerek polis araçlarının üzerlerine gelmesini engellemeye çalıştı. Ancak sık sık biber gazı sıkılması sonucu kalabalığın bir kısmı kent merkezine doğru çekilirken, bir kısmı da D-100'ün yan yolundan AK Parti İl binasına gitmek istedi. Fakat burada da önlem alan polis, göstericilerin geçişine izin vermedi. Yaşanan arbedelerden sonra küçük gruplara bölünen ve büyük bir bölümü öğrenci olduğu anlaşılan eylemcilerle polisler arasında kovalamaca yaşandı. Polis kalabalıkla birlikte sık sık karşı karşıya gelirken, Cumhuriyet Meydanı, İnönü Caddesi Yeni Turan mevkiinde birkaç kez daha biber gazı kullandı. Atılan gaz bombalarından, olayları heyecan içinde pencerelerinden izleyen vatandaşlar da etkilendi. Bu arada yakın mesafeden sıkılan gazdan etkilenen iki gazeteci de hastanelik oldu. Olaylar saat 05.15 sıralarında tamamen durulurken, ilk bilgilere göre polisin yaklaşık 50 kişiyi gözaltına aldığı öğrenildi.

kaynak

1 Haz 2013

GEZİ PARKINA SAHİP ÇIKALIM

#bloggerdiyorkigeziparki gelecek nesillerin nefesidir, nefessiz kalmamak için sesini duyur!



Fotoğraf: #bloggerdiyorkigeziparki gelecek nesillerin nefesidir, nefessiz kalmamak için sesini duyur!

Son bir kaç gündür Gezi parkın yerine AVM yapma haberleri var. Nedir bu ya . Her yer AVM doyamadık mı daha. AVM yeşil alandan, oksijenden, agaçlardan, çocuklarımız için oyun alanlarından yada bizim gidip sırtımızı bir ağaca yaslayarak kitap okumamızdan daha mı değerli. Bu olayı şiddetle kınıyorum. Yayın yasağı getirip bu olayların üstünü örtemeye çalışmanın mantığını anlıyamıyorum. Özgür bir ülkeyiz!!! Konuşma özgürlüğü var ve sadece kendi değerlerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz. Sessiz kalmayalım.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...